TÜRK
EDEBİYATINDA HZ. MUHAMMED ÖVGÜSÜNDE ORTAYA ÇIKAN TÜRLER
Doç.
Dr. Murat Karavelioğlu
İslam
medeniyeti dairesinde meydana getirilen her tür ve biçimdeki edebi eserde
mutlaka Hz. Peygamber’e duyulan sevgi, aşk ve bağlılığın ifadelerini bulmak mümkündür.
Denilebilir ki dünyada Hz. Muhammed kadar övülmüş, hayatının her safhası bir
edebi türe kaynaklık etmiş başka bir kimse yoktur. Türk edebiyatında Hz.
Muhammed’i konu edinen birçok müstakil eser bulunmaktadır. Bunların başında
şemailler, hilyeler, siyerler, mevlidler, miracnameler gelir.

Hilye
ve şemailler, Hz. Muhammed’in dış görünüşünü, ahlakî ve fizikî özelliklerini
anlatan eserlerdir. Türk edebiyatının en tanınmış hilyesi Hakanî’ye, en
tanınmış şemaili ise Hoca Sadeddin’e aittir. Siyerler, bütünüyle Hz.
Muhammed’in hayatını anlatan eserlerdir. Siyer kelimesi yol, âdet, tutum,
davranış, ahlak, yaşantı gibi anlamlara gelmektedir. Kelimenin özel anlamı ise
Hz. Muhammed’in hayatını anlatan ilimdir. Siyer yazıcılığının doğuşuna etki
eden birçok unsur vardır. Bunların başında Hz. Muhammed’i örnek insan yapan
vasıfların sonraki nesillere aktarımı gelir. Siyerler manzum, mensur ya da
manzum-mensur karışık olarak yazılabilir. Manzum siyerlerin çoğu mesnevi nazım
şekli ile kaleme alınmıştır. Ahmed Bicân, Bâkî, Veysî gibi müelliflerin mensur
siyerleri vardır. Manzum siyerlerin en tanınmışı Yazıcıoğlu Mehmed’in Muhammediyye’sidir.
Manzum-mensur karışık siyerlerin en önemlisi ise Erzurumlu Mustafa Darîr’in Siretü’n-nebî’sidir.
Mevlidler,
Hz. Muhammed’in doğumunu anlatmak için yazılan eserlerdir. Türk edebiyatında
pek çok şair, mevlid türünde eser kaleme almıştır. Fakat edebiyatımızın en
tanınmış Mevlid’i, Süleyman Çelebi’ye ait olan Vesîletü’n-necât’tır. Bununla
birlikte Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i edebiyatımızdaki ilk mevlid değildir.
XIV. yüzyıl şairlerinden Ahmedî’nin İskendername’sinde de mevlid bahsi vardır.
Yine XIV. yüzyılda yaşamış olan Erzurumlu Mustafa Darîr’in Sîretü’n-nebî’sinde
uzun bir mevlid manzumesi bulunmaktadır ve bu manzume başta Süleyman Çelebi’nin
Vesîletü’n-necat’ı olmak üzere, kendinden sonra yazılmış pek çok mevlide
tesir etmiştir.
Miracnameler,
Hz. Muhammed’in Mirac hadisesini kaleme alan eserlerdir. Hz. Muhammed’in göğe
yükselişini anlatan bu eserler, mensur ya da manzum olarak kaleme alınabilir.
Fakat manzum miracnameler sayıca daha çoktur. Abdülvâsi Çelebi, Ârif, Nâyî
Osman Dede, İsmail Hakkı Bursevî, Süleyman Nahîfi gibi şairlerin manzum
miracnameleri önemlidir.
Bunların
dışında Hz. Muhammed’in hadislerinden oluşan eserler de vardır. Kırk Hadis ya
da Yüz Hadisler böyle eserlerdir. “Ümmetimin dinî işlerine dair kırk
hadis derleyen (ya da ezberleyen) kimseyi Allah, fakihler ve âlimler topluluğu
arasında diriltir” hadisi uyarınca pek çok şair ve yazar, hadislerden derleme
yaparak eserler ortaya koymuşlardır. Peygamberimizin hadislerini içeren bu
eserler manzum ya da mensur olarak yazılabilir. Seçilen hadislerde konu birliği
olabildiği gibi, farklı konulardaki hadislerin de bir araya getirildiği
görülür. Bu eserler çoğunlukla müstakildir. Fakat bazı eserlerin giriş
kısımlarında da, eserin konusuyla ilgili kırk hadis derlenmiştir. Sözgelimi
Mustafa Kânî Efendi’nin okçuluk hakkında kaleme aldığı Telhis-i Resailât-ı Rumat’ının
başında okçuluk ile ilgili kırk hadis bulunmaktadır.
Hz.
Muhammed’i konu edinen bir diğer edebî tür olan Esma-i Nebî’ler ise Hz.
Muhammed’in isimlerinin konu edildiği eserlerdir. Bi’set-name adlı eserlerde
ise Hz. Muhammed’in peygamberlikle vazifelendirilişi anlatılır.
Hz.
Muhammed’in hayatı sadece müstakil eserlerde değil, divan ya da mesnevîlerin
içindeki bölümlerde de işlenir. Naatlar ve Miraciyeler bu türden eserlerdir.
Naatlar, Hz. Muhammed övgüsü için kaleme alınan şiirlerdir. Divanlarda tevhid
ve münacat bölümlerinden sonra yer alırlar. Ayrıca sadece naatlardan oluşan
mecmualar da bulunmaktadır. Naatların bir kısmı Hz. Muhammed’den şefaat dilemek
için yazılırken, bir kısmı ise onun vasıflarını anlatıp, onu övmek için
yazılır. Naatlar daha çok kaside, gazel ve mesnevi nazım şekilleri ile yazılır.
Edebiyatımızdaki ilk naat, mesnevi şeklindedir ve Yusuf Has Hacib’in kaleme
aldığı Kutadgu Bilig’de karşımıza çıkar. Türk edebiyatının en ünlü naatlarından
biri, Fuzûlî’nin Su Kasidesi’dir.
“Su” kelimesinin redif olarak kullanıldığı bu naat 32 beyitten oluşmaktadır.
Miraciyeler,
tıpkı Miracnameler gibi Mirac hadisesini konu edinirler. Miraciyelerin
Miracnamelerden farkı, müstakil eser olmamaları, başka bir eserin içinde
bulunmaları yönüyledir. Miraciyyeler bazen divanlarda bazen de mesnevilerin
içinde yer alırlar. Ayrıca siyer ve hilyelerde de bulunurlar.
Türk
edebiyatında sayısız şair Hz. Peygamber övgüsünde şiirler ve müstakil eserler
kaleme almıştır. Fuzûlî’nin Su Kasidesi, Nâbî’nin naat gazeli, Galib’in ünlü
şiiri ve Arif Nihat Asya’nın Naat başlıklı muhteşem şiiri bunlardan en meşhur
ve en akla gelenleridir. Konu ile ilgili daha geniş bilgi ve örnekler için bkz.
Murat Karavelioğlu; Nâbî ve Türk Edebiyatında Hz. Muhammed, Kutlu
Doğum Haftası Sunumu.